18 Eylül 2008 Perşembe

Stephen King's "N".





Stephen King'in yeni kitabı "Just After Sunset"'in tanıtımı için hazırlanan, çizgi roman tarzında Marvel desteğiyle çekilmiş, 25 bölümlük animasyon serisi Motherland tarafından tamamlandı. Bölümleri buradan takip etmek mümkün. Ayrıntılar ise tam şurada.

Motherland recently completed a 25 episode animated web series for Marvel in anticipation for the upcoming Stephen King short story release titled “N.” If you like what you see, you can check out the full episodes here.

Anti theft bag:) / Yemek hırsızlarına karşı poşet



İhi. gayet hince ve zeki bir fikir. Özellikle kalabalık şirketlerde tek bir buzdolabına maruz kaldıysan, senin için birebir, benim için de:)

Purell: You are what you touch.



Dokunduğun şey..sensin.

JWT, Sydney, Australia
Executive Creative Directors: Jay Benjamin, Andy DiLallo
Art Director: Michaela Brown
Copywriter: Allie Buckle
Designer: Jeffrey Oley
Account Director: Peter Bosilkovski

16 Eylül 2008 Salı

Sia / In Soon We'll Be Found



"let's not fight i'm tired
can't we just sleep tonight.."

Bir mağazada çalan şarkıya "ne ki bu?" deyip CD'sini aldığım çok olmuştur..Tek bir şarkıya güvenmek hiçte mantıklı değildir evet ama öyle bir sestir ki söyleyen, ne olsa dinletir kendini diye düşünürsün. Sia da benim için o seslerden biri.. Breathe Me'den sonra, son albümünde (Some people have real problems) en sevdiğim şarkılardan biri artık klipli olmuş..Claire Carre'nin yönetmenliğinde, Sia ve arkadaşlarının oyunculuklarıyla renkli, gölgeli, hayal dünyasından bol parçalı In Soon We'll be Found.


"In Soon We'll Be Found, Sia and her friends create a dreamland of blacklight paint and shadow puppets where sleep has the power to liberate you from your troubles."

Footlocker/Nike Evolve!




Creative Director: Tom Evans. Post Production: The Mill.

Tippex




Tippex için hazırlanmış, hataları silmek amaçlı- çok güldüğüm ilanlar.."Ya her yaptığımız hata için Tippex işe yarasaydı?"

This campaign for Tippex, the all-powerful remover of error, poses the question “What if Tippex could work for every mistake we made?

The Jupiter Drawing Room, Cape Town, South Africa
Executive Creative Director: Graham Victor Warsop
Creative Director: Tom Cullinan
Art Director: Dana Cohen
Copywriter: Shane Durrant
Photographer: Michael Meyersfeld
Illustrator: Wayne Troskie

15 Eylül 2008 Pazartesi

Jerry Seinfeld-Bill Gates aynı ailede olunca..//Windows Vista: New Family - Jerry Seinfeld and Bill Gates



Mac/Pc reklamlarına cevaben hazırlandığını düşündüğüm Shoe Circus'tan sonra, Jerry Seinfield'lı ve Bill Gates'li biraz garip biraz eğlenceli, karmakarışık bir ailenin tuaf iletişimi:)

Jerry Seinfeld convinces Bill Gates to try and connect with everyday people the old fashioned way.
The new campaign will highlight how Windows has become an indispensible part of the lives of a billion people around the globe -- not only on PCs but also now online and via mobile devices. It will illustrate how Windows integrates consumer experiences across PCs, online and on mobile phones through Windows Vista, Windows Live and Windows Mobile. Press release with an explanation and marketing info.

Crispin Porter + Bogusky, Miami
Executive Creative Director: Rob Reilly
Creative Director: Tim Roper
Associate Creative Director: Dave Steinke; Michael Craven
Art Director: Dave Steinke
Production Company: Hungry Man, New York, Los Angels
Director: Bryan Buckley

Nathan Love for Humana



Animasyon kesinlikle beni her yerde çekiyor. Güzeli de hakkaten kendini izlettiriyor.
Sigortacılık devlerinden Humana, Nathan Love'un karakterlerini pek beğenmiş olmalı
ki ortaya paralel hayatlarda yaşayan Mutlu Steve ve Mutsuz Steve animasyonları çıkmış. Ve şimdi sen, gayet de severim, meraklıyım, dur önce Nathan Love ve Love'cılar neymiş, kimlerdenmiş dersen sevgili Elma Fırat'ın bir zamanlar yayınladığı röportaja buyur. Fimler ise şöyle ki ben gerçekten çok sevdim;

Claim
Date
Fitness
Purple Spots
Massage

(Credits/via)

Insurance giant Humana and agency Red7e tapped the prodigous character animation talents of Nathan Love for a series of shorts featuring two characters living in parallel universes, Happy Steve and Sad Steve. Check out the entire series above and have fun with Steves:)

12 Eylül 2008 Cuma

Calgary International Film Festival




Wax, Calgary, Canada
Creative Director: Joe Hospodarec
Art Director: Joel Arbez
Copywriters: Saro Ghazarian, Sebastian Wilcox
Illustrator: Kim Smith

Mustafa...





Sonunda!
Nihayet, tam da yapması gereken kişi yönetti bu filmi.
Adı Mustafa.

Can Dündar ve ekibinin hazırladığı film için, Atatürk’ün ayak bastığı her coğrafyanın izinden gidildi. Selanik’ten Şam’a, Berlin’den Sofya’ya... Doğduğu odadan, hayatını kaybettiği odaya kadar Mustafa Kemal’in hayatının her karesi için kilometrelerce yol kat edildi.

Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı arşivleri başta olmak üzere, yerli ve yabancı pek çok arşiv özel izinle açıldı. Atatürk’ün daha önce görülmemiş fotoğraflarına, hatıralarını yazdığı not defterlerine, yakınlarına yolladığı çok özel mektuplarına, günlüğüne, elyazmalarına ulaşıldı. Onu anlatan kitaplar, yerli yabancı basın, diplomatik yazışmalar tek tek tarandı. Geride bıraktığı eşyalar, anılar, belgeler, çalıştığı karargahlar, yaşadığı evler, sevdiği müzikler, söylediği sözler derlendi.

Filmde eski siyah beyaz görüntüler ve resmi şablon yerine, modern animasyon teknikleri ve samimi bir dil kullanıldı.

Filmin müziklerini, Atatürk gibi Balkanlardan yetişmiş ünlü müzisyen Goran Bregovic besteledi. 29 Ekim’de vizyona girecek “Mustafa”, seyirciyi, özellikle de yeni nesli Atatürk’ü yeniden keşfe davet ediyor..

via

Scala & Kolacny Brothers | Raintears.




Nedir ki bu diye açtığımda daha belliydi müziğinden bir grubun klibi olduğu. İstersen kapat gözünü dinle, istersen de görüntüyle müziğin nasıl bir arada harmanlanmış olduğuna bak. Çok hoşuma gitti bu 4 Belçikalı kızcağızın yaptığı müzik. Efenim kendileri, Scala Kolacny Band imiş.( Cahiiiil, bilmiyor muyduun dedin mi demedin mi doğru söyle, öyle bir biliniyorlar gibi geldi bana yorumlardan) Bol bol da cover yapmışlar bugüne kadar. Evet kabül ediyorum biraz meh meh havası var ve fakat klipteki siyah beyazlık, hikaye, aradaki geçişler hoşuma gitti. İzle sen de gör :)

*Gerçekten hiç İngilizceye çeviresim yok bu arada. Bilmeyene yeni bilgi olsun bizim olsun:)

Nike Women!


Paranoid ve Stink Digital ile çalışan W+K Amsterdam, Nike kadınlarının sporda neler yapabileceğini ve güçlerini gösteren, 5 ayrı, tadından yenmez filmlere imza atmış. Favorim, yukarıda da resmi görünen Nicola Spirig oldu ama konuşan iç organlara da bayılmadım değil :)

Working with production companies Paranoid and Stink Digital, agency W+K Amsterdam have certainly been cooking something special in their Dutch oven if their latest campaign is anything to go by! Each of the five films tells the story (in a round about way) of a top female athlete.

Nicola Spirig
Simona La Mantia
Nicola Sanders
Delphine Delsalle
Maria Sharapova

(Credits/via)

4 Eylül 2008 Perşembe

Lucky Lottery/Şanslı İkramiye



Kendini şanslı hissediyor musun?
(Do You Feel Lucky?)

TRY
Norway National Lottery
Art Director: Thorbjørn Ruud
Copywriter: Petter Bryde
Director: Joachim Trier
Production: Moland Film

Buon Apetito/ Afiyet Olsun;)




Rengarenk ve müzikal bir dünya.."Al Dante" küçük bir sokak kızının Ogre'nin mutfağının sihrini ve tehlikesini keşfetme hikayesini anlatıyor. Ağustos'ta 2008 SIGGRAPH festivalinde gösterilecek olan animasyon ödül alacağa benziyor..

Taking place in a colorful and musical universe, "Al Dente" is a short film which tells us the story of a little street girl discovering the magic and the dangers of an ogre's kitchen.
(The movie will be screened during the computer animation festival at SIGGRAPH in Los Angeles in August.)

(Krediler/Credits)

ATCW HomeOffice

Çok takdir ettiğim, bir o kadar da saygı duyduğum Ali Taran'dan, ev/ofis sistemine geçtiğini belirten, yılların reklamcılığı kokan, alabilene enfes tavsiyelerde bulunan bir nevi veda yazısı..
Kendi açımdan, şu an itibariyle reklamcılığın tarihinin bile değişebileceğini düşünmüyor değilim..Enfes yaklaşım, büyük cesaret..

VEDA ZAMANI

35 yıldır reklamcılık, bir başka deyişle reklam ajansçılığı yapıyorum.

Biraz ince hesap yapınca 38 yıl gibi görünüyor ama, arada askerlik var, şişme salon var, demek 35 yıl gerçeğe yakın bir süre.

Evet doğrudur, bazen yoruldum. Bazen kırıldım. Bazen kızdım. Bazen küstüm.
Ama hiç bıkmadım. Hiç sıkılmadım. Hiç şikayet etmedim. Ayaklarım hiç geri geri gitmedi reklamcılıktan, belki, yaratıcılıktan demek daha doğru.

Bu, ‘yaratıcı/yaratıcılık’ sözcüğüne bazıları takılır, ‘yaratıcılık Allah’a mahsustur’ diyerekten.
Hayır efendim. Bilenlerden duydum ‘Allah’ın bütün vasıfları kulda da var, ama, kul kadar!’

Hamdolsun, bu ülkede reklamcı + yaratıcı + dahi + dürüst denildiğinde, adı her zaman akla gelen 0 - 5 kişiden biri oldum.

Hoş, reklamcı + zor + pahalı + paragöz + geçimsiz denildiğinde de adı her zaman akla gelen
0 – 1 kişiden biri de oldum ama ona da eyvallah.

Yıllar boyu, hakkımda duyduğum ‘çoğu şişirme, uydurma, türetme, yapıştırma, sallama, gazlama, üfürme, köpürtme fıkracıklar, hikayecikler, masalcıklar’ reklamcılıkla ve yaratıcılıkla aramı açmadı. Açamadı.

35 yıl her gün evden ajansa gittim, her gün ajanstan eve geldim. Gün hesabına vursak ne çıkar kim bilir.

Bu 35 yılın 1973’ünde Burçak doğdu. 1990’ında Kuzey doğdu. Allah Razı Olsun.
1986’sında Babam Selahattin göçtü. 1995’inde Annem Bedia göçtü. Allah Rahmet Eylesin.

Meslek büyüklerimin bazılarını saygıyla, bazılarını Rahmet’le anmadan asla geçmem. Hepsinden öğrendim. Hepsi ‘reklam ajansçılığı’nı kendi tarzlarına göre yorumlayarak uyguladıklarından, bana da yıllar içerisinde, kendi tarzımı oluşturacak bir temel kazandırdılar. Hepsine şükranlarım var.

35 yılın her döneminde, bulunduğum ajansa ‘en erken gelen kişi*’ hep ben oldum.

Bunun nedeni, Kadıköy’de yaşadığım yıllarda, trafikten kaçmaktı. Sabah 06.00 – 06.30 gibi ajansa gelir, 08.30’a kadar derin çalışır, ajanstaki arkadaşlar geldiklerinde, ben ‘yaratıcılık günümü’ çoktan tamamlamış olurdum.

1974 yılında, 20 ay süren askerlik döneminde, erken güne başlama konusunda ihtisas yapma imkanını buldum.

Alışkanlık oldu, derken huy oldu, derken adet oldu, derken disiplin oldu, derken kanun oldu,
35 yılı aşkın, her gün ajansa 06.00 – 07.00 arası geldim.

Ama hiç kapıda kalmadım. (Demek benden önce gelen biri ya da birileri hep vardı mıydı yoksa?*.)

Ajansa gelişini anladık da, ya ajanstan gidişin? diye soranlara kısa bilgi olsun için söylüyorum, 17.30 ya da mevsimine göre 18.30 oldu mu ajanstan hep çıktım.

Kendim de çıktım, arkadaşlarımı da çıkarttım.

30 – 35 yıldır, gece geç çalışmamız toplam 37 saati, hafta sonu çalışmamız toplam 54 saati geçmemiştir. Benim için de, arkadaşlarım için de.

Devamsızlığım da, olsa olsa metoduyla hesaplandığında, 35 yılda, 33 - 49 gün falan eder.

Demek, iş ve özel, hayatımın 35 yıldan fazlasını ki bu bütün hayatımın koskocaman bir bölümü eder, ajansta ve ajanslarda geçirdim. Önceleri daktilo başında, sonraları bilgisayar başında. Ama hep ajansta, hep işin başında.

Artık veda zamanı geldi.

Geç bile kaldım sayılır.

Ajansta bulunmalara, evden ajansa gelmelere, ajanstan eve gitmelere, ajansta tuvalet sırası beklemelere, ajans toplantılarına, karşılıklı konuşmalara, ne giysem acabalara, trafikte sıkışmalara, yollarda ömür tüketmelere, kocaman bir nokta koyuyorum.

Hiçbirini özleyeceğimi de sanmıyorum.

Hepsinin yolu açık olsun. Hepsine hakkımı helal ediyorum.

Allahaısmarladık ajansçılık. Sana uğurlar olsun, ben taptaze, yepyeni, bembeyaz bir sayfa açıyorum hayatımda inşallah.

Hoşça kal.

ATCW yani Ali Taran Creative Workshop’ımı ATCW HomeOffice sistemine geçiriyorum. Türkçeleştirmeye kalkışırsak, ATCW EvOfis denilebilir.

Tam 6 aydır, denemesini yapıyoruz. Sonuç, ummadığınız kadar heyecan ve ümit verici.

Tüm çalışanlar, mesai saatleri içinde, canlarının çektiği, paşa gönüllerinin dilediği yerlerde bulunuyorlar. Bir Videofon, bir BlackBerry, bir Laptop, bir Desktop, bir Scanner, hangisi gerekiyorsa, yanlarında.

İstanbul dışına çıkmak isteyen 7 gün önceden, yurt dışına çıkmak isteyen 15 gün önceden bildiriyor, onay istiyor.

Görev konumu uygunsa, ister Marmaris’e gider, ister Erbaa’ya gider, ister Londra’ya gider, ister İstanbul’da kalır, ister New York’a gider. Hatta gitmekle kalmaz yerleşir, kendi bileceği iştir.

Konuşma yok, yazışma var. Yazışma bol cc’li, bcc zorunlu olmadıkça kullanılmıyor.

Kampanya, senaryo, taslak, strateji, konu neyse ne, tartışma, fikirleşme ve de müşteriyle görüşme hatta sunum bile İnternet üzerinden e sunum olarak yapılıyor.

E sunum yüz yüze sunumun süslü püslü olmayan hali. ‘Fikir’ varsa süsünü püsünü kimse aramıyor zaten?

Mesela filmi kim mi anlatıyor e sunumda? Yazılışın kendisi anlatıyor. Filmin StoryBoard’u çizilmiyor artık, filmin Story’si yazılıyor. ‘Canlandırmalı Hikaye’si de denilebilir.

Bir ATCW ShowOffice var. Türkçesi ATCW ShowOfis. Aslında 500 m² bir toplantı salonu.
Bize ait. Müşteriyle ya da kendi içimizde mutlaka görüşmek gerektiğinde, gerekli kişiler, belirli süreler için oraya gidiyor. Orada sürekli yalnızca 2 sekreter bulunuyor, 2 de özel kurye.

Müşterinin ofisine mi gitmek gerekiyor, gerekli kişiler o gün o saatte oradayız. Müşteriyi ATCW ShowOfis’e mi davet ettik, o gün o saatte oradayız.

ATCW Server ve ATCW Santral bünye dışında, kiralanmış, yeterli bir kapasite.

Bir bakmışsınız, işler çoğalmış, ATCW olmuş 250 kişi, bir bakmışsınız işler azalmış,
ATCW olmuş 25 kişi.

Sığdık sığmadık yer sorunu yok.

Çay, kahve, gazoz, ayran, servis sorunu yok.

Bizde pek olmasa da, brain storming adı altında, gevezelikler, uçmalar kaçmalar,
‘yüksek sesle düşünüyorum’lar, ‘atıyorum’la başlayan atmalar, evelemeler gevelemeler tarih oldu.

Kıyafeti kötüymüş, ayakları ojesizmiş, saçları berbatmış, ayakkabısı ne biçimmiş, tıraş olmamış, saçını taramamış, gürültülü yürümüş, alçak sesle konuşmuş, yüksek sesle konuşmuş, niye konuşmuş, niye konuşmamış, çok yemiş, az yemiş, nerede kalmış, neden gecikmiş, kim gelmiş, kime gelmiş, evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde diye başlayıp anlatılacak tatlı birer anıcık oldu hepsi.

Ne zaman mı bu sisteme %100 geçiş yapmış olacağız?

Kasım 2008. Bu yıl.

Nereden mi aklımıza geldi bu ATCW HomeOffice işi?

Hani ATCW BoatOffice uygulaması yaptık ya Mayıs’tan Ağostos’a kadar. Baktık, verim arttı,
hız arttı, zaman arttı.

Sonra biraz konuştuk aramızda.

Dedim ki arkadaşlara, ‘Diyelim yıllardır zaten HomeOffice sistemi varmış ve biz de herkes gibi bu sistemle çalışırmışız. Bir gün ben gelip sizlere diyorum ki, arkadaşlar yakın bir tarihte yeni bir sisteme geçiyoruz. Bir işyerimiz olacak, buraya kısaca ajans diyeceğiz, ve artık her gün, hepimiz ajansa geleceğiz ve sabah 08.30 ile akşam 17.30 arası ajansta birlikte bulunacağız. Öğlen de 1 saat yemek molamız olacak.’

‘Ne derdiniz bana?’

‘Yanlış anlamadıysak, siz bizim, sabah saat 06.00 gibi yola çıkıp, yaz kış bakmadan, saatlerce yol tepip, yol parası, benzin parası, köprü parası -hadi diyelim o farkı maaşlara ilave edersiniz- verip saat 08.30’da iş yerinde yani ajans dediğiniz yerde olmamızı, akşam da yine aynı eziyet, kasvet, boğuşma eve dönmemizi istediğinizi mi söylüyorsunuz? demez miydiniz?’ dedim.

‘Derdik’ dediler.

Ben de size ‘Evet aynen öyle’ demez miydim?

O zaman siz ‘Tamam da Ali Paşa, bunun nedenini öğrenebilir miyiz? demez miydiniz?’ dedim.

‘Derdik’ dediler.

Peki ben bu soruya ancak ne cevap verirdim dedim, galiba ‘E yüzünüzü bir görmeyeyim mi arkadaşlar?!’ derdim, ‘Başkaca mantıklı bir cevap bulamıyorum inanın’ dedim.

ATCW HomeOffice Vatan’a Millet’e hayırlı olsun inşallah.





Ali Taran
ATCW HomeOffice
Philadelphia
Eylül 2008


(Teşekkürler bigumigu)

2 Eylül 2008 Salı

Metallica: The Day That Never Comes





Metallica'nın yaklaşık bir hafta sonra piyasaya çıkacak olan "Death Magnetic" albümü için ilk klip şarkısı The Day That Never Comes oldu..Buyur,bayıl :)


via

Dünya Vücut boyama Festivali/ World BodyPainting Festival"







1998'den bu yana, Avrupa'nın en renkli etkinliği "Dünya Vücut boyama Festivali" Seeboden, Avusturya'da gerçekleşiyordu. Geçenlerde ise aralarında Emma Hack, Emma Cammack ve John Vargas'ın da bulunduğu festival 25-31 Ağustos arasında Güney Kore, Daegu'da yapıldı. Bak,incele, ve tekrar bak derim. Gerçekten enfesler..

Since 1998 Europe's most colourful event has taken place in Seeboden Austria. The "World Bodypainting Festival" is the largest Art event in the Bodypainting theme and spreads the art form to thousands of interested visitors each year.
Now the Festival is expanding with a vibrant and dedicated team in South Korea to host a second event.
The World Bodypainting Festival with the Asian Awards will be held in the Daegu Stadium(World Cup Stadium), in Colorful Daegu from 25 - 31 August 2008 for the first time.

Add to Technorati Favorites